20 Kasım 2014 Perşembe

#Değişmek Meselesi

Renkleri düşünüyorum.
Kırmızı dediğimde kırmızıyı biliyorsun, anlıyorsun, görüyorsun. Peki ama nedir kırmızı? Bir elma mı? Bir araba mı? Bir ayakkabı mı? Canlı mıdır, cansız mı? Zihnimdeyken soyut ve bir elmayken somut mu? Narçiçegi ya da mercan rengi dersem onun kırmızı olmadığını bilirsin ama turuncuya da benzetebilirsin ya da pembeye. Mavi dersem mesela, benim aklıma hep deniz ve gökyüzü gelir. İkisi de mavi ama birbirine hiç karışmıyor ve birbirinden ayrışmıyor da. Deniz mutsuz olduğunda gri olur mesela ya da hava şartları kötü olduğunda, mevsim kışken. Gökyüzü güneşinden ayrılırken renkten renge girer, biz hayran hayran seyrederiz. Günbatımı deriz adına. Tüm günbatımları birbirine benzer ama asla aynı değildir. Çünkü her gün güneş doğudan doğsa bile tarih değişir, saat değişir, yıl değişir, yeryüzündeki insanlar değişir. Geçen hiçbir saniye bir öncekinin aynısı değildir. Renkler de değişir. Renklere anlamlar yükleyen insanlar değişir çünkü. Hadi artik siyaha beyaz diyelim dese biri, hepimiz itiraz etmez miyiz? Ama belki de benim beyaz gördüğüm senin için siyahtır? Hatta belki de renkler yoktur, uydurmadır; gerçek olan sadece insan algısıdır. Şimdi gel, seninle içimizi karartan bizi mutsuz eden tüm renkleri en sevdiğimiz renklerle değiştirelim. Farz edelim; siyah matemin değil uçsuz bucaksız evrenin rengi olsun. Sonra o evrene rengarenk gezegenler çizelim. Parlayan yıldızları olsun bu evrenin. O yıldızların en büyüğü sen ol ve yanindaki diğer parlayan yıldızlar da sevdiklerin olsun. Her şey değişir; dünyayı algıladığın rengi değiştirebilirsen, aynı kalmaktan kurtulabilirsin.

1 yorum: