24 Kasım 2014 Pazartesi

#Pazartesi Sendromu

Modern çağın en büyük sorunlarından biri de "Pazartesi sendromu." Sosyal medyada çılgınca pazartesiye öfke kusan postlar, tweetler, fotoğraflar paylaşılıyor. Peki alt tarafı bir "gün" olmaktan öteye gidemeyen bir kavram bu kadar nefret edilecek ne yapmış olabilir?
Sırf haftanın ilk günü diye bu kadar insanın bir günü bu denli sevmemesinin nedenlerini düşündüm.
Aklıma gelen ilk şey, insanın içinde bulunduğu hayattan memnun olmamasıydı. Yaptığı işi, gittiği okulu, aynı havayı solumak zorunda olduğu insanları sevmeyen bir kimse, onu bu duruma mecbur bırakan bir düzenin başlangıcı niteliğindeki bir günü de elbette sevemezdi. 
Peki, önüne sunulan veya maruz kaldığı her şeyi düzenin bir parçası olduğu için kabul etmeyen ve tüm bunlara öfke ve sevgisizlik duyan hangi insan mutlu bir birey olarak devam edebilirdi yaşamına? 
Ortalama 60-70 sene olan hayatın boyunca seni sendroma, mutsuzluğa, umutsuzluğa, öfkeye sürüklemeyecek tek şey işini sevmektir. Tabi ki hayat peri masalı değil, elbette sinir kat sayını yükseltecek, sabrını sınayacak sınavlardan geçeceksin. Ama insanın şu kısacık ömründe tutunacağı sağlam bir dalı olmalı; işini sevmek, bırak tutunacak sağlam bir dalı, toprağa gölgesinde dinlenilebilecek bir ağaç fidanı dikmektir. O zaman pazartesiler, cumalar, aksilikler, sorunlar sadece ufak birer detay olarak kalıverir. 
İnsanoğlu, yalnızca daha fazla mutsuzluk üretmek için uğraş veriyor ve ne yalan söyleyeyim bu benim canımı çok sıkıyor! "Pazartesi sendromu" aptalca bir uydurma sadece. İçinde bulunduğunuz hayatı sevmek için çok paranız, mükemmel bir eviniz, son model bir arabanız olmasına gerek yok, istediğiniz her şeye sahip olmanız mutlu olacağınız anlamına da gelmez. Bunu öğrenmek için kayıplar vermeyi, gerçeklerin acıyla suratınıza çarpmasını, sağlığınızla sınanmayı, başarısızlık hikayeleri dinlemeyi beklemeyin. Sadece; seveceğiniz işi yapın, hayal kurun, kurduğunuz hayaller için küçük gibi görünen adımlar atın. İnsanları duymayın, siz ne istiyorsunuz onu dikkate alın. Ve lütfen popüler kültürün size sunduğu her şeyi sorgulayın ve mümkün oldukça onları tüketmeyin.
Mutlu ve umutlu olmaya uğraştıkça da insanların türlü yakıştırmalarına maruz kalacaksınız, bunlara da hazırlıklı olun.
Bu dünyayı terk ettiğinizde ardınızdan yapmak istediği her şey için çaba harcadı, hayallerine ulaştı ve en iyi şartlara sahip olmasa da mutluydu desinler. 
Kısa ömrümüz bir amaç ve birçok hedeften ve bunlara ulaşmak için harcanan efordan ibaret. 
Henüz nefes alıyorken bir yerden başlamak için bir mucize bekleme, kendi mucizeni kendin oluştur ve bir gün birilerine örnek olacak hikayeni kendin yazmaya başla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder